24 Aralık 2011 Cumartesi

7 Aralık 2011 Çarşamba

Eskiye Dönüş



Ne güzel bi zaman mutlu olmuştum. Kendimi de alıştırmıştım sanırım ki, böyle atlatması biraz zor oldu. Yine eskiye dönüyorum. Ne yapacağımı, ne olacağını, nasıl günlerin beni beklediğini hiç bilmiyorum. Bilmek istiyorum ama bunun bi yolu yok biliyorum, beklemekten başka.

Kocaman kız oldum, kendi hayatımı kuramadım henüz. Sanki ödnç alınmış bi hayat yaşıyorum. Bir başkasının hayatını devam ettiriyorum ve bi gün kendi hayatımı yaşamaya başlayacakmışım gibi hissediyorum. Sanırım herşeyin güzel olduğuna, çevremdeki insanlarla mutlu olduğuma inandığım an kendi hayatımı yaşamaya başlayacağım. Ya da kendimi kandırıyorum.

Biz bu dünyaya niye geldik? Hepimizin hayatında olmazsa olmazlarından biri evlilik, peki neden? Biz bu dünyaya evlenip çoluk çocuk sahibi olmak için mi geliyoruz? Neden diğer amaçlarımız gözümüzde olmazsa olmaz değil de evlilik olmazsa olmaz. Erkekler için daha kolay aslında, ama kadınlar için öyle değil. Bi erkek evlenmeden de tek gecelik ilişkiler yaşayabilir, ama bi kadın aynı şeyleri yaşadığında kötü anılmaya başlar. Aslında çoğu insan hayatı istediği gibi yaşamıyor. Hep birilerinin ne düşüneceği endişesi içinde kendini mutsuzluklara hapsediyor. Aslında kimin ne düşündüğünün ne önemi var ki, mutlu olduktan sonra? Sadece birilerinin ne düşündüğünü hayatımızın ilk sırasına koyup mutsuz olmak mı hayatı düzgün yaşamak? Yoksa birileri ne der diye düşünmeden, ama kimseye zararı olmayacak şeyleri sonucunda mutlu olmak var diye yaşamak mı düzgün yaşamış olmak?

Ne kadar yazılırsa yazılsın, ne kadar söylenirse söylensin çoğu kişi bu huyundan vazgeçmeyecek biliyorum. İtiraf etmek gerekirse sanırım bende tam anlamıyla hayatı istediğim gibi yaşayamıyorum. İşte bu yüzden ufacıkta olsa içimde umut var ve herşeyin çok güzel olacağına beni inandırıyor. Ama şimdilik... Umarım onu hiç kaybetmem.

Bu arada belki bilmek isteyen olur, daha önce adı geçen kişilerle artık iletişim halinde değilim. Sanırım böylesi çok daha iyi...

1 Aralık 2011 Perşembe

Evde Mi Kaldın?



'Ucuz, ucube, aptal, kurnaz, sinsi...' neden benden daha '...' olan kadınlar yalnız değil de ben öyleyim?

Elde tutmak diye bir kavram varmış, yıllar geçmiş ve ben hala öğrenememişim. Erkeğe öyleymiş gibi gösterip de istediğini kabul ettirecekmişsin.. Kendine bağlayacakmışsın.. sarıp sarmalayıp, kendini özgür hissettirirken aslında kaçamamasını sağlayacakmışsın.. Hayır, ciddiyim bu bir formül kitabından falan alınma değil.. Anneden kızına öğretilen geleneksel 'kocanı bul, kendine organ et' formülü; daha basiti evde kalmamanın yolları kitabı..

Peki sevda nerde, sevgi, sadakat, bağlılık, dürüstlük, içi dışı bir olmak.. Yıllarca üzerinde yazılan çizilen kutsal aşk..neredesin?

Hesapsız kitapsız.. kalple, ruhla..ilelebet verilen yeminler nerede?..

Piyasada adam yok diye bulduğunu kapaklayan zihniyeti hedef almıyorum, benim maksadım aslında gayet 'farkında' olan ama sadece ailevi, çevresel, 'evde kaldım' telaşına kapılan entellektüel kararsız elektronlara.. Kuponla koca biriktirmeyin, çünkü sizin gazete alma sebebiniz aslında bu değil, veya değildi..

Çok geç kalınmamış olmaması dileğiyle..

-Çikolata Kız-

29 Kasım 2011 Salı

Bok Gibiyim



Akşam yatana kadar aklımda o, sabah uyanınca aklımda o. Allah'ım beni bu durumdan bi an önce kurtar, lütfen lütfen lütfen. Çilliden nefret ediyorum. İş için yine görüştük, ve biz daha da samimi olduk. Cumartesi gecesi arkadaşımın partisi vardı, ona bile beraber gittik. İlk başta tedirginlik vardı üzerinde, nasıl bi yer falan düşüncelerinden. Gittiğimizde oldukça memnun gözüküyodu, zaten dile getirdi bunu da. Bi daha olursa kesinlikle gelmek istiyorum dedi. Arkadaşı da gelmişti, içtiler içtiler sarhoş oldular. Tutturdu benimle geliceksin bu gece diye. Arkadaşına gidicekti, yarın iş var çalışıyoruz ikimizde dedim ama ne yaptı ne etti beni de yanında götürdü.

Gittik, zaten körkütük sarhoş. Arkadaşı odasına geçti, biz salonda uyucaz. Tabi bi erkek ve bi kadın birbirinden hoşlanırken sadece uyuması garip olurdu. Öpüştük falan derken, ben onun tişörtünü giymiştim üzerime en son. Tahmin ettiğiniz şeyi yapmadık ama. O gece hiç uyuyamadım neredeyse, başkasının evinde kalmaya alışkın olmadığımdan huzursuz bi şekildeydim. Zaten gece 4 te uyumaya geçtik, ama ben sürekli uyanıp durdum. Gece aşırı terliyodu, terini sildim falan, üstünü giydirdim. Sabah uyandım hadi gidelim işe dedim, uyuyalım erken dedi. Peki dedim, devam ettik uyumaya. Sarıldı falan bana. Sonra işten aradılar beni, sen git dedi bana şerefsiz. Halbuki bana beraber gideriz demişti. Kalktım gittim ben işe.

Sonradan geldi o da, yüzüne bakamadım. Sinirliydim ona ben ama yine de kızamıyodum. Trip yapıyorum sandı, aslında utandığımdan bakamıyodum yüzüne. Trip mi yapıyosun bana dedi, yok dedim. Sonra yanımdaydı biraz falan işte. Akşam çıkarken göremedim onu, aradım iki kez meşgul yaptı. İşi olduğunu biliyorum ama yine de isteyen bi fırsat bulabilirdi. Mesaj attım sonra gidicem seni görseydim gitmeden ama işin var diye, cevap yok. Ben gidiyorum yazdım cevap yok. Her zaman böyle yapıyo diye üstelemedim, gece arar dedim. Aramadı, ne gece ne ertesi gün ne de bugün. Çocuktan ses çıkmadı.

Sanırım onun beklentilerini karşılamadığım için. Çok kötüyüm, herşey bok gibi. 1 ay öncesini düşünüyorum, başka biri için üzülürken şimdi bambaşka biri için üzülüyorum. Ama bu sefer daha çok, çünkü bununla oldukça fazla yakınlaştık. Alıştım ona ben, aşık oldum ya da. Ama o aşık olunacak biri değil biliyorum, keşke söz geçirebilsem kendime. Diğer çalışanlardan bi kız o parti gecesi mesaj atıp durdu ona, cevap yazdı mı bilmiyorum. Kim bilir daha kaç kızla muahabbet ediyodur, işi gereği de kızlarla görüşmek zorunda.

Herneyse o gün en son akşam konuştuk, sonrası cevapsız mesajlar işte. Bende aramıcam, biliyorum sonu yok zaten. Ama niye böyle oluyo? Çok kötü hissediyorum kendimi. Tek duam var herşeyin hayırlısı, ama onu isterdim ne yalan söyleyeyim. Ama işte hep ama'lar var. Bitsin istiyorum bu salak düşüncelerim, ne bu ya sabah akşam aklımın içinden gitmiyo adam. Önceden böyle değildi, olsa da olur, olmasa da olur diyodum. Şimdi öyle değil. Amacını da anladım aslında, sadece beni bişeyler için kullanmak. Partiden sonraki gün bana dün beni çok şaşırttın dedi. Ne için dedi hala bilemiyorum. Bi an önce aklımdan gitmen tek dileğim..

Siktir git lütfen.

-Çikolata Kız-

19 Kasım 2011 Cumartesi

Kadınlar Ne İster?

Ben kendi isteklerimi yazıcam, bence çoğu kadın bunlardan şikayetçidir, ya da bunları istiyodur. Aklıma gelenleri yazıyorum, devamı olacak...



-Asla ve asla buluşmak istediğiniz biriyle buluştuğunuzda NEREYE GİDELİM sorusunu sormayın. En nefret ettiğim sorudur yani ve biliyorum ki tüm kızlar bu sorudan nefret eder. Madem davet ediyosun, o zaman bi zahmet nereye gidileceğini de sen düşün.

- Sevgiliniz sizinle birlikte sizin arkadaşlarınızın yanındaysa, onu unutup arkadaşlarınıza tüm ilginizi vermeyin. Hatta arkadaşlarınızın yanında O'nun hayatınızda olması sebebiyle kendinizi çok şanslı hissettiğinizden bahsedin. Kadınlar sevgililerinin çevresinde pohpohlanmaktan hoşlanır.

- Hoşlandığınız kişiyi pazar kahvaltısına çıkarıyosunuz ya, o pazar kahvaltısında bile bakımlı olun. Pazar günü sabah diye yataktan kalkıp gelmiş gibi olmayın. Her gün saçınızı nasıl özenle düzeltiyosanız o günde öyle olun. (Yaşadım, ordan biliyorum. Ben salak mıyım o kadar süslenip püslenirken, sen bakımsız gibi çık karşıma. Hani yıllardır tanışıyo olsanız neyse..)

- Yemeğe gittiniz, ortaya bişey geldi ve ikinizde tabaklarınıza alıcaksınız. Ya bırakın önce karşınızdaki bayan alsın tabağına, ya da siz onun tabağına koymaya yeltenin. Aksi olduğunda çok kaba olduğunuzu düşünüyoruz. (En azından ben öyle düşünüyorum.)

- Hoşlandığınız kızın yanında garip garip şakalar yapmayın, çok fazla samimi olmayın daha ilk günlerde. Çok itici oluyosunuz, benden söylemesi.

- İltifat edin, bişey kaybetmezsiniz. Kazanırsınız.

- Kibar olun, arabanın kapısını açın. Hele ki başkalarının yanında bunu yaptığınızda, değeriniz artacaktır.

- Süpriz yapın, kadınlar süprizlerden hoşlanır. Sevdiği bişeyi öğrenin, ve onun haberi olmadan ona alıp verin. Bu minik bi çikolata da olur, sevdiği kitapta olur, gitmek istediği sinemada olabilir. Ufak büyük demeyin, süpriz yapın.

- 24 saat mesajlaşmayın, konuşmayın. İlk günler çok güzel gelsede, sonradan monoton bi ilişkiye dönüşür. Bırakın sizi merak edelim. :))

- Çiçek alın, ama ara sıra. Sürekli almayın sıkılırız, hiç almamazlık yapmayın dert yanarız.

Şimdilik bu kadar, arkası yarın...

Kızlar Kızları Kıskanır




Ben bi kaç gündür çalışıyorum. Böyle kısa dönemli işlerim oluyo işte. Oraya gidince üstümü değiştiriyorum falan. Tuvaletteyim ilk gün, değiştirdim üstümü. Etek giydim işte, içime kolsuz bluz, üstüne hırka. Sonra eteğimin buruşuk olduğunu farkettim. Kızlar kızlardan fikir alır ya, bende normalde evde denerim, evdekilerden fikir alırım. O gün alamadım, o yüzden tuvaletteki bi kıza sordum. Anam sormaz olaydım, kız resmen beni yerin dibine soktu. Bluzun çok ucuz duruyo, eteğin çok buruşmuş, bence çok uyumsuz olmuş. Yanında başka kıyafet yok mu, yok şöyle yok böyle. Ay sinir etti beni, ama gittim başka kıyafet vardı onu giydim. Bi daha da sormamaya karar verdim. Kızı da görseniz beyaz gömlek siyah etek giymiş, bildiğin klasik kıyafetlerden ve çok basit yani. Zaten yaşı da 20'miş. Okullu kızlara benziyodu. Bence beni kıskandı, çünkü üstüm gayet güzeldi. Sadece eteğim biraz buruşuk duruyodu orası doğru, ama çokta göze batmıyodu. Ama işte bi kere aklıma girdi mi, bende karar değiştirip üstümü değiştirdim.

Ve kızlar kızları kıskanır, bi kez daha tanık oldum.

-Çikolata Kız-

18 Kasım 2011 Cuma

Kimsem Yok

Bu dizeleri söyleyebileceğim...




Bir gün baksam ki gelmişsin.. 
Bir güvercin gibi yorgun uzaklardan yar. 
Gözlerinde bir bitmez, bir tükenmez güzellik 
Saçlarinda ilkbahar.. 


Bir gün baksam ki gelmişsin.. 
Gülüşünde taze serin bir rüzgar 
Ellerin yine eskisi kadar güzel 
Çiçek açmıs dokundugun bütün kapılar.. 


Bir gün baksam ki gelmişsin.. 
Hasretin içimde sonsuzluk kadar. 
Şaşırmış kalmışım birden bire çaresiz. 
Dökülmüş yüreğime gökyüzünden yıldızlar. 


Bir gün baksam ki gelmişsin.. 
Ne yüzünde bir gölge, ne dilinde sitem var. 
Tozlu pabuçlarını gözlerime sürmüşüm 
Benim olmuş dünyalar...

13 Kasım 2011 Pazar

Ya Sonra



Bu gece uzun zamandır izlemeyi düşündüğüm, Özcan Deniz'in Ya Sonra adlı filmini izledim. Bilmiyorum ama Özcan Deniz'i seviyorum ben ya, yakışıklı da buluyorum. Yani bazen kıro falan diyorum ama, filmi izleyince bi kere daha anladım ki beğeniyorum kendisini. Neyse konu bu değil.

Ben 1 sene öncesine kadar evleniyodum aslında. Aşıktım, aşık olmuştuk ilk görüşte. Köpek gibi seviyodum, o da öyle. Ama biz sürekli kavga ederdik. Bin kere ayrılıp barışırdık. Çok kıskançtı, herşeyime karışırdı. Kaybetme korkusu vardı onda fazlasıyla, bi başkasına aşık olurum, bi başkasını severim diye çok korkardı. Beni sıkardı, ara sıra rahatsız olsamda sevdiğimden ses çıkarmazdım. Sonra biz ayrıldık, ama yapamadık ayrı. Evlenelim dedi, tamam dedim barıştık. Evet, kadınlar evliliğe kanıyolar burdan bunu çıkardım. Geç oldu gerçi biraz. Herneyse, yüzükler takıldı. Askere gitti, geldi ayrıldık. Yüzükler atıldı. 5-6 ay sonra yine barıştık. Sonra yine yüzükler takıldı. Aradan toplam 4 sene geçti, yüzükler takıldıktan sonra. Zar zor evlilik olaylarına girdik. Ailesiyle çok sorunlarımız oldu. Onlar beni pek benimseyemediler. En hafifletilmiş haliyle anlatıyorum ben aslında. Yaşattıkları çok çok zor şeylerdi. Ayrılık sebebimiz zaten ailesi. Kendisininde katkısı var tabi de, en büyük etken buydu.

Herşeyimiz hazırdı, evimiz, eşyalarımız, nikah tarihimiz, gelinliğim..
Nikaha 1 ay kala, onların istediği oldu ve biz ayrıldık. İlk ayrılığımızda olduğu gibi, bir kişi arayıpta neden, ne oldu demedi. 3-4 ay sonra biz görüştük, tekrar barıştık. Kimsenin haberi yoktu, sonra yavaş yavaş herkes öğrendi. Bu arada evleneceğim adam dünyanın belkide en yalancı insanıydı. Bana hep seni kaybetmemek için yalan söylüyorum dediyse de, bununda yalan olduğunu biliyorum. Bu sefer nikah tarihi almak için giderken ayrıldık, bi daha da görüşmedik. Aradan 5-6 ay falan geçti sanırım. Çoğu kimse bilmez son kez barıştığımızı, zaten ben ona pek inanmadığımdan herkese söylememiştim. Olurda yine ayrılırsak herkes tekrar sıkıntıya girmesin diye. Öyle de oldu.

Nasıl anlatsam bilmiyorum, ben bu adamla evleneceğim kendimi o kadar inandırmışım ki olmayınca hayat bitti sandım. Neredeyse 1 hafta ağzıma tek lokma bişey girmedi. Sürekli ağlıyodum gece gündüz. Genelde herkes uyuduğunda ağlar, herkes uyanıkken uyurdum. Zaman böyle geçiyodu, ya da ben geçmesini istediğimden böyleydim. Sonrakinde çok büyük yemin ettim, bir daha onunla barışmayacağıma dair. 7 yılımı vermiştim ona ve o bana bir yuva veremedi. İstediğim çok bişey değildi. Ben mutlu bi çocukluk geçiremedim, süper bi aile ortamım olmadı. Ama bundan sonra eğer aile olucaksak, mutlu olalım istedim. Tek istediğim mutluluktu. Ne para ne pul, gözümde hiçbişeyin değeri olmadı hiç. Yaşadıklarımın tümünü anlatsam, bir kezde sizden ne kadar aptal olduğumu duyacağımı biliyorum.

Bunları anlatırken hislerim bambaşka, bir de bu filmi izledikten sonra bambaşka oldu. İçimde onu özlediğimi söyleyen fısıltılar var, ama o benim hayatımı mahveden adam. Çok sevmek böyle bişey mi bilmiyorum, çok aşık olmak. Ama aşk bitti diyorum onun için. Bitmese başkasına gözüm bakar mı? Belkide bana yaşatılanlarda dolayı, bu şekilde ondan intikam aldığımı düşünüp rahatlıyorumdur. Hayattan tek istediğim mutlu bi aile olabilmekti. Şimdi tüm bunlar benim için imkansız gibi geliyo. Bilmiyorum birini sevmek çok zor, güvenmek çok daha zor. Bi de ben ya onunla bi yerlerde karşılaşırsam diye korkuyorum. Ne hissederim bilmiyorum.

Bizim ayrıldığımız bi dönem Issız Adam filmi vardı. Ona demiştim ki, gel bak bu sinemaya gidelim. Gittik, filmi izledik. Bizde işte dedim bunun gibi olucaz. Galiba öyle olucaz gerçekten.

Ben bi başkasını hayatıma almaya hazırım sanırım, ya da değilim kendimi kandırıyorum. Aslında mutlu olmak istiyorum sadece. Ben hayatıma birini aldım diyelim, onu sevdim o da beni sevdi. Yıllar bunu alışkanlığa çevirir mi diye korkuyorum da. Hem ya ona rastlarsam bi gün bi yerde? Ne düşünürüm, ne hissederim hiç bilmiyorum.

Ben hayatıma birini aldım diyelim, ya sonra?

-Çikolata Kız-

Çilli Çocuk



Herşey çok karışık.

Dün Komiğin kankasıyla görüştüm, hani şu Romantikle. Ama aslında bugün görüşücektik biz. Akşam o tarafa geliyoruz deyince, görüşelim dedim. Hemen arkasından Çilli aradı, akşam o tarafa geliyorum diye. Ne yapacağımı bilemedim. Önce Çilli'yle biraz görüşür, sonra Komiğin kankasıyla görüşürüm diye düşünmüştüm. Ama tam tersi oldu, iyi de oldu.

Dün güzeldi. Komiğin kankasıyla fazla takılmadım, yarım saat en fazla. Sonra Çillinin yanına gittim, arkadaşı da vardı. Yürüdük biraz, bi yeri arayıp durduk. Yanlış sokaklarda aramışız, bi yerde oturduk sonra kalktık o aradığımız yere gittik. Hoş bi yerdi, bu arada yürürken bana sarıldı, sonra ben koluna girdim. Öyle bi sarılıp bi kol kola yürüdük. Saat ilerleyince eve dönmem gerekliydi benim, beni eve yakın bi yere kadar bırakır mısın dedim. Tamam dedi. Gittiğimiz yer 6 kat, asansörle çıkmıştık. Yine asansörle inicez. Girdik, ikimiz varız sıfıra bastı işte. Baktım yaklaşıyo bana, öpüştük orda. Sonra asansörün düğmesine tekrar bastı, tekrar yukarı çıktık. Öpüşmeye devam etik, sonra yine aşağı indik. Hadi çıkalım demesem devam edicekti. Hatta bi ara asansörü durdurucam bile dedi, elini zor çektim düğmeden.

Evin oraya gelene kadar el ele yürüdük. Elimi hiç bırakmadı. :)
Onu sevmek istiyorum, onunla zaman geçirmek, onunla paylaşmak hayatımı, ama korkuyorum. Çünkü işi gereği kadınlarla iletişim halinde sürekli. Aslında onu tanısam anlayabilirim. Mesela yolda yürürken arkadaşıyla muhabbet ediyolarken, bana dönüp kusura bakma dedi bazen yanımda bayan olduğunu unutuyorum, alışkın değilim. Sevindim ben, demek ki kızlarla benim düşündüğüm gibi sürekli bi iletişimi yok. Ama belli de olmaz, korkuyorum işte ben. Allah'ım herşeyin hayırlısı olsun diyorum ama O olsun istiyorum da sanırım. Bilmiyorum, çok fazla umursamamaya çalışıyorum, çok takılmamaya, her zaman gidicekmiş gibi düşünerek hareket etmeye çalışıyorum. Ama benim istediğim bu değil. İstiyorum ben onu sanırım. Onunla zaman geçirmek çok güzeldi, bi de saat sınırım olmasa. :(

Bu arada öğlen mesaj attım, akşam cevap verdi. Bazen öyle yapıyo, sinirleniyorum. Dün bundan bahsettim ona, okuyup kenara koyuyorum bazen dedi. Anlayamıyorum sevgili oluyo muyuz, olmuyo muyuz. Sevgili değilsek niye öpüştük ki? Bakalım yarın ne olucak.

-Çikolata Kız-

11 Kasım 2011 Cuma

Babalar Ve Kızları



Ben hayatım boyunca ne çektiysem bu erkekler yüzünden çektim.

Babam doğru düzgün bi adam değildi. Baba gibi değildi bi kere. Bilmiyorum artık geçmişten günümüze gelen alışkanlıklardan olsa gerek, erkeklerin üzerine yüklenmiş bi görev vardır, çalışmak. Babam çalışmazdı, yani çalışırdı da kendine. Kendine dediğim de içkiye. Eve bir tane eşya almış adam değildi.

Hele ki koskocaman kız oldum, bir gün babamdan bir hediye almadım ben. Benim içimde en çok kalan şeylerden biridir bu. İnsan en çok babasından annesinden hediye bekler. Ama benim babam ne bir doğum günümde, ne getirdiğim takdirlerde bir tane iğne almamış adam. Küçükken sevmezdim babamı, iyi biri değildi. Yani özünde iyi biriydi ama içki çok içerdi, sigara çok içerdi. Sabaha karşı eve gelir bizi uykumuzdan uyandırır, ki biz okula gidecek çocuklardık bir kaç saat sonra, anneme saldırır, evi yıkar kırardı.

İşte bu yüzden babamı sevmezdim. Bi baba nasıl eşine bu kadar eziyet çektirebilirdi ki. Zavallı annem o kadar eziyetin sonunda bizim psikolojim bozulmasın diye sanırım, biz rol yaptık oyun oynadık derdi. Çocuğuz ama yemezdik. Cam çerçeve aşağıya inerdi, sokakta insanlar bizim eve bakarlardı ne rol yapması Allah aşkına annecim diyemezdik. Sokaktakilerde alışmışlardı ama sonralarda. En çok camların aşağıya düşüp birine zarar vermesinden korkardım. Bir sürü kırık camımız vardı, kışın naylon yapıştırırdık. Ama aklıma soğuk giricek camdan üşüyeceğim gelmezdi. Neden bilmiyorum, birinin kafasına düşücek diye aşırı bi korkum vardı. Neyseki öyle bişey olmadı hiç.

Belki de o yüzden 22 yaşında evlilik hayalleri kurmaya başlamıştım. Sanki evden kurtulmak istiyo gibiydim. Tabi bunları şimdi öyle algılayabiliyorum. Yoksa aşktı benim yaşadığım. Birine güvenmek çok istiyodum, bi erkeğe. Çünkü annem zaten bize güven verebilen ilk örneğimizdi. Babam öyle değildi, herkesin babası baba gibiydi, bizimki değildi. Neden derdim hep, neden biz. Küçücük bi çocuk evine gitmek istemez mi? Ben istemezdim, anneannemlerde teyzemlerde kalabileceğim fırsat varsa onlarda kalırdım.

Teyzemin eşi çocuklarına çok düşkündür. Benim babam neden böyle değil derdim, ne güzel bi baba. 9-10 yaşlarındayım, babam bişey için bana kızmışmıydı tam hatırlayamıyorum. Gece yatağın içine girdim, aldım elime kalem kağıt. Başladım gecenin karanlığında;

"Allah'ım neden benim babam diğer babalar gibi değil? Neden bir kez bile hediye almadı bize? Neden bizim babamız böyle, bizim suçumuz ne? Başkalarının babaları böyle değil. Hepsi babalarını çok seviyo, çünkü onların babaları iyi. Okulda herkes soruyo baban içki içiyo mu, sigara içiyo mu diye. Ama ben hep yalan söylemek zorunda kalıyorum. İçmiyo diyorum, yalan söylüyorum. Allah'ım benim babamda içmesin lütfen"

Hatırlayabildiklerim bunlar, aradan 17 sene geçmiş çünkü. Ve ben o mektubu yazıp uyuyakaldım. Sonra o mektubu unutup okula gittim. Geldiğimde mektup falan yoktu. Kesin annem buldu ama bugüne kadar hiç konusu açılmadı. Yer yarılıp içine girmedi ya mektup.

Tüm bu kötü şeylerin yanında teyzemler, dayımlar vardı bizim yanımızda. İyi ki varlar ve inşallah hep olucaklar. Onlar olmasaydı hayatımız çok daha farklı olurdu eminim.

İnsan büyüyünce babasının yaptıklarını unutmuyo da, sineye çekebiliyomuş bunu öğrendim. Babamla evlerimizi ayırdık yıllar sonra. Aradan geçen bir kaç yıldan sonra babam rahatsızlandı, şimdi yine bizimle. Eskisi gibi olmasada yine anneme çektiriyo hasta haliyle bile. Babam rahatsızlanınca eşyalarını falan aldık bizim eve o zamanlar, cep telefonu da o eşyalar arasındaydı. Hattımı taktım, meesajlar falan vardı. O zamanlar telefonla chat olayı çok revaçtaydı, babamda geri kalmamış tabi. Bizim evden ayrılmadan önce de milyonlarca liralık kontörler alırdı. Mesajlara bakarken bi mesaj gördüm, bir kez daha o burukluğu yaşattı o mesaj bana. Babam benim yaşlarımda başka bi şehirde yaşayan kıza ayıcık göndermişti. O yaşımda utanmadan o ayıcık neden hiç benim olmadı diye kıskandım. Ömrüm boyunca unutmayacağım şeylerden biridir bu.

O yüzden eğer babaysanız, çocuklarınızla konuştuğunuz her kelimenin, kurduğunuz her cümlenin, yaşattığınız her olayın, onlar için çok büyük önem taşıdığını unutmayın.

-Çikolata Kız-

10 Kasım 2011 Perşembe

Yeni Bir Rüya



Hani ben saçma sapan bi rüya görmüştüm ya, ertesi gün yine rüya gördüm. Bence bu da saçmaydı, ama aşkla ilgiliydi bu seferki. Rüyamda Komiği gördüm, bana mesaj atıyo. Ben diyo İstanbul'a geldim, abim ve nişanlısıylayım. Yarın sizin evin oraya yakın bi yerde olucam gece 11:30-12 gibi, gelebilirsen gel. Düşünüyorum, annem izin vermez o saatte çıkamam. Aaa diyorum yarın annem evde yok, rahat rahat çıkabilirim. Tamam diyorum gelebilirsem gelirim. Rüyamda bile salağım ben ya.

Ulan adam gecenin bi vakti buluşalım diyo rüyamda, bende tamam diyorum. Halbuki gündüz ne güne duruyo değil mi? Uyanınca kendime sinirlendim. Salak mısın dedim, sana yalan söylediğini bile bile görüşmeyi kabul ediyosun, hadi ediyosun o saatte gelicekse hiç gelmesin yani bunu da mı anlayamıyosun? Neyse ki sadece rüyaydı. Evet itiraf etmem gerekirse onunla görüşmek içimde ukte kaldı, öyle bi fırsat olursa görüşebilirim. Ama eskiden yaptığım gibi o fırsatı asla ben yaratmaya çalışmıcam bi daha.

Bu arada ben çalışırken tanıştığım kankası var ya, Haylazla Kurnazın kuzeni oluyo hem, o gelicek bu hafta sonu. Onunla görüşücem. Seviyorum onu, iyi biri. Ama benden hoşlandığı çok açık. Kankasıyla görüştüğümüzü falan da biliyo ama, anlam veremiyorum. Neyse günler ne gösterir bilmiyorum. Ona da bi isim bulmalıyım aslında, onunda adı sürekli geçecek gibi. Romantik olsun onunda adı, hepsinin özelliğine göre isim bulmuş olayım.

Hadi bakalım geçsin zaman. :)

-Çikolata Kız-

9 Kasım 2011 Çarşamba

Geldiği Gibi Gidiyor...



Evet, geldiği gibi gidiyo. Tam birinden hoşlanıyorum, ne olduğunu anlayamadığım bi sebepten çekip gidiyolar, ya da geri çekiliyolar. Ben zaten çok çok zor beğenirim, tam diyorum eh bununla yapabilirm gibi, anam ne oluyosa hepsi birden siktirolup gidiyolar. Hayır yani benden hoşlanandan da ben hoşlanamıyorum. Sorunum çok büyük.

Bence insanlar bu dünyaya aşk için gelmişler, en azından ben böyleyim. Hep seveyim sevileyim havası içinde olmak gibi bi çabam var. Aşk olmayınca hayatımda, kendimi eksik hissediyorum. Bilmiyorum neden böyle, ama gerçek bu. Sevmek istiyorum köpek gibi, sevilmek istiyorum yine köpek gibi. Körkütük sarhoş olmak istemiyorum ki ben, körkütük aşık olmak istiyorum. Mutlu olmak istiyorum ve ben sadece aşıkken mutlu oluyorum.

7 yıl süren ilişkimi bitirdiğim zamanlar, içimde hep ben bi daha kimseyi sevemem diye düşünceler dolanırdı. Sonra birilerinden hoşlanmaya başlayınca, yok ya sevebilirim diye düşünmeye başlamıştım. Ama şimdi eskisi gibi düşünmeye zorluyo beynim beni. Çünkü ben birinden hoşlanıyorum, genelde onların çabasıyla oluyo bu, sonra onların amacını ya anlıyorum ya da kendileri çok açık sözlü oluyolar. Ulan o köpek Haylaz bana benimle birlikte olmak istediğini söyleyecek kadar açık sözlüydü. Sevgili olmaya gelince, hayatına birini sokmak istemiyomuş, kızlar onu yoruyomuş. Be gerizekalı mal herif, sevişmeye gelince enerji mi depoluyosun. Gerçi sadece lafta söylüyodu bana, gerçeğe dönüştürme planı falan yoktu. 1 seneden beri kötü alışkanlıklarını bırakmış ve böyle sevişmekle ilgili olaylardan da uzak durmaya çalışıyomuş. Ama beni görünce dayanamıyomuş, ben ona uzun zamandır hissettirmediği duyguları yaşatmışım. Kimseden böyle etkilenmemiş, falan filan işte erkeklerin herhalde kızları tavlamak için kullandığı kelimeler. İnsan yine de inanmak istiyo. Belki de ben hayatımda biri olsun çok istediğim için, hayatımda biri olmadığında boşluk hissettiğim için, bu salağın sözlerine inanmayı seçmiştim.

Şimdi onunla da hiç konuşmuyoruz, bayram seyran hariç işte. Bi de facede o da yorum yapıyo ara sıra. Genelde resimlerime yorum yapar o. Zaten Komiğe de onun yüzünden bulaşmıştm. Komikle aramızda yaşananlara üzüldüğüm kadar, Haylaz beni üzmedi belki de. Bazen diyorum ben Haylaza aşık oldum sanırım, Komikle de hiç görüşemediğimiz için gözümde bu kadar değerli. Ama bazen diyorum Haylaz çok piç, benden sonra biriyle sevgili olma yoluna bile girmiş, demek ki beni sadece kullanıcaktı. Hem diyorum Komik hiç öyle piç bi çocuk değil, bana zarar vermek istemediği için uzak duruyo bazen. Bilmiyorum, ikisini de çözemedim. Ama şöyle çocuğumun babası olarak ikisinden hangisini seçerim diye düşünsem Komik birinci sırada yer alır. O daha aile olabilicek yapıya sahip, içki falan içiyo ama kendini de biliyo. Haylaz sigarayı da içkiyi de bırakmış. Ama haylazlığı bırakamamış işte.

Herkes mutlu olsun istiyorum, bende tabi ki.

Sonra benim ara sıra çalıştığım bi iş var, orda da patronum bana asılıyo. Patronum dediğimde aynı yaştayız, aynı işi abisiyle yapıyoduk yıllar önce. Sonra bunlar abisiyle şirket açtılar, bu işlerin başına geçtiler. Bizde 4 yıl öncesinde tanışmıştık. Çilli olsun onun adı da, çilleri var çünkü. O zaman benim parmağımda yüzük vardı tabi. 4 yıl sonra yeniden karşılaştık işte, çocuk direk bana yazdı. Bende ondan hoşlandım. Tamam dedim, Komik olayını atlatıcam galiba. Ama gel gör ki bunun da amacı beni eve atmak, ama bilemiyorum belki de beni denemek için mi yapıyo. Erkekler nasıl bu kadar rahat olabiliyolar anlam veremiyorum. Ulan daha 2-3 günde konuyu eve gitmeye hangi aklı başında erkek getirir ki? İşte anlayamıyorum ben insanları. Sonrada bütün erkeklere bok atıyorum, hepsi aynı, işleri güçleri seks, başka bişey düşündükleri yok. Ulan diyorum biri de beni sevsin be, sevsin yani çok bişey istemiyorum. 10 tane erkeğin beni hayal etmesindense bi tane erkeğin beni sevmesini tercih ederim. Tabi ki benimde onu sevebilmem şartıyla. Yoksa beni seven erkek yok mu, var. Ama ben onları sevemiyorum.

Bazen kimseyi sevemicem diye düşünüyorum, hiç evlenemicem, çocuğum olmayacak, gelinlik giyemicem, anne olamıcam, kendi evim olmayacak, aile olamıcam. Herşey çok zor geliyo. Bazen evden dışarı çıkmak istemiyorum, hatta yatağın içinden bile. O derece zor geliyo herşey. Çocukluğumdan kaynaklanan bi sorundur belki de bu. Onları da anlatıcam hep. İçimi dökmek iyi geliyo çünkü.

İnşallah herşey güzelleşir herkes için.

-Çikolata Kız-

8 Kasım 2011 Salı

Pek Bi Sessiz Sedasız



Bayram olması sebebiyle, normalde hiç muhabbet etmediğim ama rehberimde kayıtlı olan kişilere bayram mesajı gönderdim. Hemde toplu mesaj. İçinde tabi ki Komik, Haylaz, Kurnaz ve diğerleri var. :P

Bilerek böyle bişey yaptım. Komik bana facede yine eskisi gibi olmaya başladı, ama ben eskisi gibi olmadım. Toplu mesajıma cevap verdi, ama akşam. Artık gündüz ne bok yiyoduysa bilemicem. Hemen mesajında Çikolata Hanım yazmış, bana laf çarptığını sanıyo. Bende cevaplarken Komik bey yazdım, adam bi sonraki mesajına canım yazmış. Hala garip, eskisi gibi. Belki hayatında uzun yıllar biri olmamış olsa, şimdi böyle olmazdı. Korkuyorum çünkü çoğu zaman ondan. Daha doğrusu birini sevip acı çekmekten. O yüzden bazı zamanlar ona uzak davrandığım için, bir aydır konuşmadığımız için ve hiç görüşmediğimiz için yüzyüze, pişman değilim.

He istemez miyim görüşmek? Valla çok isterim, ama herşeyde bi hayır var dedim hep. Onun zamana ihtiyacı varmış, bana öyle demişti, zamana bırakalım herşeyi. Onun zamana falan ihtiyacı yok, o eski ilişkisini henüz bitirememiş. Çünkü nefret etmesi için çok büyük sebepleri olmamış sanırım benim gibi vazgeçebilecek kadar.

Her uzun ilişki gibi monoton bi hal alınca, araya giren ayrılıklardan birinde rastladı bana sadece..

O yüzden karar veremedi ne yapıp yapmaması gerektiğine. Bazen ona hak veriyorum, kendi yaşadıklarımdan pay biçip. Bazen kızıyorum, hakkı yoktu beni kandırmasına. Olmazsa olmaz demeli insan, olabilir deyip kimseyi kandırmamalı, kendini de. Çünkü o beni ne kadar inandırdırysa, kendini o kadar kandırdı. Şimdi ben onunla ilgili çoğu şeyden vazgeçtim. İnşallah, hiç yüzyüze gelemediğim bu adam içimde yer etmez. Haketmedi çünkü...

Bu arada yarın bayramın son günü. Biraz geç olsa da herkesin bayramı mutlulukla geçsin..

-Çikolata Kız-

Biri Rüyalarımı Durdursun



Bir rüya gördüm, içinde sen beni bırakıp gitmişsin, beni yok etmişsin, hayırdır inşallah! :P
Yok yok, öyle aşklı meşkli bi rüya görmedim. Zaten ben anca hayatım gibi saçma sapan rüyalar görürüm. 

Rüyamda annemle bi yere gidiyoruz, metroya binicez yetişmeye çalışıyoruz. O sırada İbrahim Tatlıses geliyo, hasta ama yani felçli, zor yürüyo falan, bi kolunu oynatamıyo. Metroya binerken düşüyo yere, birileri yardım etmeye geliyo, bende kolundan tutuyorum İbrahim Tatlıses'i. Kaldırıyoruz, oturtuyoruz koltuğa. Bende yanına oturuyorum, annemde benim yanımda oturuyo. İçimden diyorum, adam niye böyle toplu taşıma araçlarını kullanıyo böyle eziyet çektiriyo kendine. Şaşırıyorum ben tabi. Saçları da bembeyaz olmuş. O sırada bana diyo ki senin sesin güzel gibi, bi şarkı söyle bakim. Ahahahah, hayır nasıl bi ruh halindeysem yatmadan önce bilemiyorum artık. Yok diyorum benim sesim güzel değil, söyleyemem. Ulan metronun içinde ne şarkı söylemesi, ben annemin yanında bile şarkı söylemem. Sesim çirkin diye düşündüğümden değil, huyum değil yani. Yoksa sesim fena sayılmaz. :P Yok falan geçiştiriyorum. Biz inicez, o da orda iniyomuş. Biz ordan otobüse binicez sanırım. Beraber iniyoruz, İbrahim Tatlıses sesleniyo birilerine işte şunları şunları yapın. Adam beni ünlü yapıcakmış. :D Adamları falan geliyo, arabasını falan getiriyolar. Bize de diyo, peşimde kötü niyetli adamlar olabilir onun için  metro kullanıyorum. Sonrasını hatırlamıyorum ama ünlü olma yolunda baya bi adım atmıştım rüyamda. 

Bu arada ben İbrahim Tatlıses'i sevmem, ne yalan söyliyim. Rüyama nerden girdiğini de bilmiyorum. Bi daha da böyle garip rüyalar görmek istemem. Tamam ünlü oluyodum biraz daha uyusam, ama İbrahim Tatlıses sayesinde olmak istemem. :P

-Çikolata Kız-

5 Kasım 2011 Cumartesi

Belki De Hataydı



Ama yaptım bir kere...

Ben, beni öyle piç gibi ortada bırakan, sevgili olacağımızı sandığım Haylazın ağzına sıçmak ve ona güzel bi ders vermek için kankaları Komiğe sardım. Mesajlaşmaya başladık facete, güzel güzel yazışıyoruz. Birbirimizi anlatıyoruz, hayat hikayemiz benziyo. Sanırım o yüzden bu kadar dikkatle dinliyorum, bu kadar ilgileniyorum. O da uzun bir ilişkiden çıkmış, 6 yıllık. Anlaşıyoruz, hemde çok.

Yalnız o da başka şehirde, ama Kurnazla Haylaz'ın oturduğu şehirde değil. Ama onlara benden çok daha yakın. Bu da gelicem diyo daha tanıştığımız haftasonu. Seviniyorum, unutuyorum Haylazı sinir etmek için Komikle muhabbete başladığımı. Onun duvarında, benim duvarımda hep ismimiz geçiyo, Kurnazın sayesinde ama. Çünkü öğreniyo konuştuğumuzu. Herkes bilsin istiyo sanırım, neden bilmiyorum. Bana uzaklaşıyo Kurnaz bu günlerde, hemde çok fazla. Zaten hayatına biri giriyo onun, bende pek sormuyorum, konuşmuyorum. Ne Kurnazı ne de Haylazı umursamıyorum artık. Çünkü Komikle o kadar iyi anlaşıyoruz ki, ya da ben öyle sanmışım.

Gelicem dediği hafta, bişeyler oluyo mesajlarıma cevap vermiyo. Allah diyorum, Haylaz kesin buna bişey söyledi, öpüştüğümüzden bahsettiyse yandım ben diyorum. Ama yok diyorum söylemez, söylese en başında söylerdi. Bu sırada Haylaz İstanbul'da, biz Komikle görüşücez gelsene diyorum. Sizin konuşucaklarınız vardır benim ne işim var yanınızda rahat rahat konuşun siz diyo. Ama bu sıralar Komik bana geri dönüş yapmıyo. Buluşucak mıyız, buluşmayacak mıyız bilmiyorum. Sırf Haylaza uyuzluk olsun diye de buluşucaz sende gel diyorum. Ama ekliyorum, Komikle aramda bişey yok. Bişey var ya da yok, o benim kankam böyle bişey olmasını istemem diyo. Siz oturun konuşun, anlaşırsınız falan diyo. Hatta sevgili olacağımızı bile söylüyo. Bana bi tripler bi tripler, benim yüzüm gülüyo tabi. Köpekkk, beni öyle bi üzdü ki, herşeyi haketti.

Komikten o sıra ses yok, İstanbul'a geliyo ama, duvarına koskocaman İstanbul yazmış. Ertesi gün msnde görüyorum yazıyorum bi sorun mu var, cevap yok ve 2 dk sonra msn kapanıyo. 1 saat sonra geliyo ve bana yazıyo. Konuşuyoruz uzun uzun, ben bi ilişkiye hazır değilim diyo, iyi diyorum ben sevgili olalım demedim ki sana hiç. Sadece birden bire geri çekilmeni ve hiç bi açıklama yapmamanı garip buldum diyorum. Konuşmaya devam ediyoruz ama ben nasıl bozuluyorum, hiç belli etmemeye çalışıyorum. Ne yalan söyliyim diyo ben sevgili olmayı düşündüm seninle, inkar edemem. Şerefsiz puşt, düşünmüşmüş. Ondan sonra ben uzaklaşıyorum, yazmıyorum ona hiç. O yazınca kısa kısa cevaplar. Bir kaç gün içinde facete yeni fotolarımı yayınlıyorum, bilerek çekildiğim, özellikle beni görsün de pişman olsun diye. O gün geliyo bana yazıyo, çok güzel resimlerin, teşekkür ediyorum. Yarım saat sonra tekrar yazıyo, bana trip mi yapıyosun diyo, yok diyorum ne tribi yapıcam. Biz arkadaşız ve arkadaşlarıma davrandığım gibi davranıyorum sana diyorum. Selam verdin de almadım mı diyorum. Ama diyo ben yazmasam yazmıyosun hiç. Çünkü diyorum yazarsam eskiye döneriz ve ne sen ne de ben bunu istemyioruz. Ama alıştırdın beni diyo, bok suratlı sen sanki beni alıştırmadın diyemiyorum. Gülümsüyorum, biz arkadaşız diyorum ve bu konuda anlaşıyoruz.

Aradan zaman geçiyo, biz yine eskiye dönüyoruz. Geç olduğunda dışarı çıkmıcaksın di mi diyo, niye diyorum geç oldu ya diyo ondan dedim. Sahipleniyo beni farkediyorum. Bazen ne yapmaya çalıştığına anlam veremiyorum, bazen çok şeker oluyo. Biz yine aynı devam ediyoruz, aradan 2 ay geçiyo ve bu adam İstanbul'a bir kaç kez daha geliyo, ama biz görüşemiyoruz. Sebep yok, benim yüzümden diyo sadece. Ama seninle görüşmek bende istiyorum diyo, bişey olur mu bilmiyorum, olsun isterim diyo, ama gelicem merak etme diyo. Bu arada çalıştığı için sadece haftasonları izinli. Yok, bi türlü gelemiyo.

En son 1 ay olucak sanırım, biz yine böyle konuşurken ona kızıyorum ve trip atıyorum. İşte o gün son konuşmamız oluyo Komikle. Trip attığım için bana diyo ki, biz sevgili değiliz neyin tribini yapıyosun. Benim kafaya dank ediyo o dakika, daha da çok sinirleniyorum. Ulan şerefsiz, ben mi sana sevgilimmiş gibi davrandırdım bu zamana kadar? Ben hep geri çekildim, madem istemiyo dedim olmasın o zaman. Ama yok, ben geri çekildikçe o geldi. Yok seni göremiyorum uzun zamandır nette, yok uzun zamandır seni görmedim kamera aç bi görim. Hepsine tamam dedim. Ulan madem böyle diyebiliyosun, bana niye sevgilimmiş gibi karışmaya çalıştın hep. Ama yok hata bende, salaklık bende. O gün bugündür tek kelime etmiyoruz, zaten msne de girmiyorum.

Bi kaç gün önce ben nerden aklıma esiyosa, bunun kuzeninin resimlerine bakıyorum. Yorumları okuyorum falan derken, ben bunun eski sevgilisinin (o 6 yıl süren) ismini öğrenmiştim önceden. Kızın yorumları görüyorum, Komiğinde yorumları var tabi. Bunlar meğer Mart ayında daha sevgililermiş. Bana 1 sene önce ayrıldım demişti, ki tanıştığımızda Ağustos'un başıydı. E düşünün, Mart'ta hala sevgililerse, pekte araları iyi gibi bunların ilişkisi bi süre daha sürmüştür. Yani biz tanıştığımızda ilişkisi neredeyse daha yeni yeni bitmiş. Zaten anlamalıydım, duvarı herkese açıktı. Yani eski sevgilisi görsün diyedir. Salak ben, çocuğu Haylazı sinir etmek için kullanim derken kendimi kullandırmış oldum. Ama bu arada Komikten de gerçekten etkilendim, bu da diğer bi salaklığım.

İki gün önce facede şarkı paylaştım, Komik beğendi. Yazı yazdım, yorum yaptı, ama ben ona cevap vermedim. Diğer kankaları bişey yazdığında cevaplıyorum ama. Bu arada bu Kurnazın bi kuzeni daha var, onunla yüzyüze tanıştım. Hatta Komik o gün bana çikolata yollamıştı onunla. Ama artık bitti herşey, özlemedim desem yalan olur. Ama bi kez daha salak yerine koyulmak istemiyorum.

-Çikolata Kız-

4 Kasım 2011 Cuma

Çok Mu Salağım?



Evet, hemde çok...
Bütün bi yaz gerizekalı Komiğin gelip benimle tanışmasını bekledim, hemde bütün bir yaz. Elbise giymeye pek alışkın olmadığım halde bir sürü elbiseye o kadar paralar saydım. Aman şu hafta gelirse bunu giyerim, olmadı öteki hafta gelirse şunu giyerim. Ay facebookta bu kıyafetimle resmim var, bu olmaz diye diye yeni bi dolap yaptım kendime. Mutlu muyum? Onun için yaptığıma pişmanım, eğer kendim için yapmış olsam mutlu olurdum tabi ki.

Bu arada Komikle tanışma hikayemiz biraz acımasızca ama, her zaman da ben iyi kalpli olmak zorunda değilim diye düşündüm. Bana hak verenlerde vermeyenlerde olacaktır eminim. Çünkü ben içimden yapmamam gerekli desemde, yaparken hiç pişman olmuyodum. Şimdi sorsan pişman mıyım, emin değilim derim. :P

Komik benim bi platformdan 3,5 yıldır tanıdığım, ama yüzyüze görüşmek bu sene Haziran ayına denk gelmiş, çok sevdiğim ve kendisini yakışıklı bulmadığım için potansiyel sevgili gözüyle bakmadığım arkadaşımın kankası. Şimdi arkadaşıma da bi lakap bulmam gerekli. Gerçi eskisi gibi değiliz onunla da, yine arkadaşım sıfatına uyuyo diye düşünüyorum. Ve birbirlerini çok sevdiklerini biliyorum. Onun lakabı da Kurnaz olsun.

Bunun öncesinde Kurnaz bana böyle yakın davranırdı, hatta buluşmadan önce rüyasında beni gördüğünü söylemişti. Aaaa dedim nasıl gördün? Benim yatağımda uyuyodun dedi. Sapık değildi biliyorum, romantikti ama her erkekten daha az. Ben kendi kendime gelin güvey olmak istemedim, zaten hiç yüzyüze görüşmediğim birinden ne romantizmi beklersin ki. İşte onda vardı bu, hatta son zamanlarda yani yüzyüze görüşmeye yakınlaştığımız günlerde daha da arttı. Ama ben yok benim tipim değilsin diye geçirirdim içimden. Çünkü ben zor beğeniyorum, neredeyse imkansız aşık olmam diye düşünüyorum. Ama öyle değilmiş öğrendim. Ama insan uzun süreli (6-7 yıl) bi ilişkiden çıktığında, yeni insanlar tanımak çok zor bişeymiş gibi geliyo.

Biz ilk Kurnazla buluştuk. Sabahın körü, oturmuş beni beklerken gazete okuyo. Gülümseyerek masaya doğru yürüyorum. Ayağa kalkıyo, öpüşüyoruz (yanlış anlaşılmasın, yanaktan). Başlıyoruz muhabbete, ben pek konuşamıyorum. Hatta o kadar salaklık yapıyorum ki, poğaça söylüyoruz ama ben yemiyorum. Sadece çay içiyorum. Sanki ondan hoşlanan benmişim gibi. Gerçi o da bu zamana kadar çok çok az hissetirmişti benden hoşlandığını, ama kızlar anlar böyle şeyleri aklınızda bulunsun. Güzel geçiyo, kalkalım mı diyoruz kalkıyoruz. Benim tişört almam lazım ya diyo, gel beraber bakalım. Olur diyorum, vaktim var nasılsa. Biraz dolaşıp dönüyorum ben eve. Bizim muhabbet daha da ilerliyo, ama ben onunla sevgili olamam diye beynime kazımışım. Kuzeni muhabbetimize giriyo, onunda adı Haylaz olsun. Çünkü piçin teki. :))

İkinci buluşmamızda Kurnaz yanına kuzeni olan Haylazı da alıp geliyo. Merdivenlerden iniyorum yanlarına gidicem. Süslenmiş püslenmişim, çünkü Haylazla muhabbetim güzeldi. Haylazı gördüm, resimlerden biraz daha farklı, daha iyi yani ama benden 4 yaş küçük. Görüntü olarak abim zanneder herkes o ayrı. Merdivenlerden inerken iki çift gözün bana doğru baktığını görüyorum, yüzünde şaşkın bi ifade. Onu öyle şaşkın şaşkın bakarken görünce bende şaşırıyorum ama çaktırmıyorum. Ne oluyo lan diyorum içimden. Kurnaz, ben ve Haylaz gidiyoruz bi yere oturmaya. Kaynaşıyoruz ediyoruz, bütün ilgi bende. İki erkek, ikisininde benden hoşlandığını anlayan ben, hala acaba çirkin miyim güzel miyim ay ne desem ne yapsam diye düşünüyorum. Pek konuşmuyorum, gülüyorum sürekli. Bunlar ellerinde telefonlarıyla benim resmimi çekmeye çalışıp duruyo, sildiriyorum resimleri. Hiç sevmem. Ordan kalkıyoruz başka mekana geçiyoruz, Haylaz yanıma oturuyo, Kurnaz karşıma. Haylazla öyle bi yakınız ki, bacaklarımız birbirne değiyo, elimi kolunun altın geçiriyorum, şakalaşıyoruz falan.

Sonra ayrılıyoruz. Herkes evine. Bu arada Kurnaz bu şehirde yaşamıyo, kuzeni de burda yaşamıyo ama okuduğu için burda arkadaşıyla ev tutmuşlar. Bu sene bitti okulu. Haylaz beni arayıp soruyo, buluşalım diyo. Tabi bunlardan önce muhabbet geliyo benim fiziğe, çok güzelsinde işte bacakların çok güzel, yüzün çok güzel, tüm bunların bi bayanda toplanmış olması çok rastlanmaz falan filan, bildiğin piç lafları. Hoşuma gidiyo, kimin gitmez ki? Seni öpmek istiyorum diyo, ben safça duygularla geleceğimizi bile düşünüyorum o bu cümleleri kurarken, salak ben işte. Buluşalım yarın diyo, alışveriş yapıcam bana yardım edersin, bir kaç gün sonra 10 günlük tatile gidecekler kuzenler arkadaşlar falan.

O gece sabah 7'ye kadar salak gibi msnde kameralı konuşuyoruz. Ben sürekli gülüyorum, dişlerin mükemmel diyo, herkesten duyduğum bu laf sanki ondan duyduğumda bi başka güzel geliyo. Ertesi gün buluşuyoruz, bakıyorum bana yakınlaşmaya çalışıyo. Benimde sevilmeye o kadar ihtiyacım var ki, aslında hiç tipim değilsin diyebileceğim çocuğa karşı bişeyler hissetmeye başlıyorum. Öpüşüyoruz o gün, eli elimde. Sonra kalkıyoruz, ayrılıcaz tam sana sarılıcam diyo ve sarılıyo. Gelde aşık olma ve ben bu kadar aşka susamış bi insanım.

Sonrası yok, benimle sadece bu hislerini tatmin etmek isteyen bi piç. Bana benimle birlikte olmak istediğini söyleyecek kadar dürüst bir piç. Hiç bu kadar açık sözlü biriyle karşılaşmamıştım daha önce. Hep fiziğimden bahsediyo, şuran şöyle güzel, buran böyle güzel. Kocaman kızım, diyemiyorum ben sadece böyle şeyler için biriyle görüşemem. O da yapmayacak bi insan ama istiyorum elimde değil diyo. Ve ben bir tek seninle bu kadar rahatım diyo. Ne dese güzel bi sözmüş gibi algılıyo aşka susamış beynim. Aşık oluyorum, ya da öyle sanıyorum. Tatile gidiyo, arayıp sormuyo, belli ki eğleniyo. Buluştuğumuz gün bu görüşmeyi hiç kimseye söyleme diyorum, tamam diyo. Tatildeyken bi iki gün sonra nasılsın diye mesaj atıyo, iyiyim diyorum o kadar. Kurnaz anlamış olacak ki, bi kızın piçten nefret etmesi için ne varsa facebookta açık açık gösteriyo. Kızlarla videosunu falan. Gıcık oluyorum, soruyorum Haylaza, ne bu diye valla bişey yok diyo. Arkadaşlar çok ısrar etti diye dans ederken sadece yanağından öptüm. Salağım diyorum kendi kendime, aptalım ben, gerizekalıyım. Ne bekliyosun ki böyle bi piçten, sana açık açık seninle sevişmek istiyorum diyen bi adamdan ne bekliyosun salak ben. Gıcık oluyorum, nefret ediyorum, kendi kendime trip atıyorum falan ona.

Arayıp sormuyorum, tatilden geliyo soğuk davranıyorum bana yazdığında. Sevgilin mi var diyo, gerizekalı puşt. "Sevgilim yok, 10 günde birini mi sevicem piç" diyemiyorum. Yok sevgilim nerden çıkardın diyorum. Ne bilim bana soğuk davranıyosun diyo. Sonra ben buna hep kanıyorum, o kadar salak bi hali var ki aşık oluyorum, öpesim geliyo onu sürekli. Sonra yine aynı şeyler, pişmanım diyorum seni öptüğüm için. Sinirleniyo. Bu lafları sana göstericem ben zamanı gelince diyo. Nasıl göstericekse gerizekalı. Sonra bu bana yine yakın davranıyo, bende yelkenler yine suya iniyo. Memleketine gidiyo, ki burdan mesafe 1,5 saat sadece. Gelicem senin için diyo, ramazan giriyo araya. İkinci günü İstanbul'a geliyo, ama benim için değil arkadaşları için. Ve benim haberim bile yok. Tahmin edin kimden öğreniyorum, tabi ki Kurnazdan. Arasana sorsana Haylaz nerde diyo. Nerde diyorum, İstanbul'da diyo, ara sor ne yapıyomuş. Arıyorum, açmıyo. 5 dk sonra arıyo, ne yapıyosun Haylaz diyorum. İyiyim arkadaşlarımlayım diyo, he diyorum İstanbul'a gelmişsin. Evet diyo, acil oldu yoksa sana haber verirdim diyo. İftar yemeğnin ne aciliyeti varsa, gerizekalı. Sanki iş için geliyo. Yok canım banane diyorum, öylesine bi arıyim dedim diyorum. Ben seni sonra arasam olur mu diyo, olur diyorum. Ve işte ipler kopuyo. Biz bir kere yalnız görüştük, ondan sonra hiç yüzyüze gelemedik.

Ne yapsam da bunun ağzına sıçsam diyorum. Aklıma çok pis bi fikir geliyo, yapsam mı yapmasam mı diye düşünürken o bana bu kadar şerefsizlik yapmışken ben neden onun gibi olmayayım diyorum. Veeee meşhur Komik burada devreye giriyo. Kankaları Kurnazla Haylazın. İşte ondan sonrası hep Komiğe ait bu hikayenin. Ara sıra Haylaz da devreye girmiyo değil. :)

-Çikolata Kız-

Küçük Şeyler



Ben hep küçük şeylerden mutlu olmayı bilen biriyimdir. Ama elimde olan bişey değil bu, öyleyim ve engel olamıyorum. Bazen aptallık olduğunu düşünmüyor değilim ne yalan söyliyim. Salak salak şeylere bile. Mesela hoşlandığım çocuk facebook sayfamda arkadaş listemin en üstünde çıktığında bunun bi işaret olduğunu düşünüp seviniyorum. Hayır yok öyle bişey diyen biri de çıkmadı, çünkü kimse bunu bilmiyor.

Bazen diyorum ki birinden hoşlanıyosan söyle içindekileri gitsin. Farklı yollarla deniyorum bunu ama sonucuna anlam veremiyorum. Öyle garip bi şekilde anlaştığımız mı diyeyim anlaşamadığımız mı diyeyim biri var. Salağın teki. Ona rumuz bulayım bari ben, çünkü çok bahsedicem ondan sanırım. Ne olsun ne olsun? Aslında bi rumuzu var da söylersem olmaz, onu bilen bi arkadaşım var ehuehueu. :) Ay buldum, "Komik" olsun adı. Uykucu salak, sinirlerim bozuk ona. Çok aptal çünkü, bahsedicem ondan uzun uzun.

Ben çok çok zor aşık olabilen biriyim. Bu yüzden bir kere ilk görüşte aşık olduğumu düşündüğüm adamla 6 yılı devirip, sonrada ilişkimizi devirmeye kadar verdik. Yok yok, gidişat öyleydi, halbuki evlenicektik sabredemedik 1 ay. Sen onca yıl sabret, son 1 ay kala bitir herşeyi. Ama herşeyin hayırlısı. Şu anda çalan şarkı da bilmiyorum tesadüf mü;

Boşversene sen işte,
Hayır vardır her işte,
O'na değil kadere inan.

Öyle işte..

-Çikolata Kız-

3 Kasım 2011 Perşembe

Depresyonum Geldi, Yer Ver Mutluluk



Ben şimdi kendimi anlatsam, oturur "Bunları harbi harbi ben mi yaşadım ulan?" derdim. Normal şartlarda benim 1 sene önce evlenmiş, evimde huzurlu mu huzursuz mu bilemiyorum, (büyük ihtimal huzursuz) hayatımı sürüyor olmam gerekliydi. Olmadı, ama bende ölmedim. Tamam baya bi, hatta aşırı kilo kaybı yaşadım, ama bunu da kar sayıyorum. Eskiden 36-38 beden arasında gidip gelirken, şimdi 34 bedene sabitlendim. :)

İyi biri miyim, kötü biri miyim henüz kararını veremedim. Bana sorsalar direk dünya iyisi derdim de, işte onda bile vicdan yapabiliyorum. Bu aralar her şey kötü gidiyo gibi geliyo bana. Hayır mı şer mi bilemiyorum. Bildiğim bi şey var, o da depresyona girdiğim. Ve biliyorum ki, bir depresyonlunun günlüğü kitapçılarda en tozlu raflarda yerini alır. Kısmet..

-Çikolata Kız-

Pis Mikrop!



Bugünden itibaren hayatımı yeniden yaşamaya karar verdim. Biliyorum çok daha önce bu kararı vermiş olmam gerekliydi, verdim de. Ama gel gör ki uygulamaya geçmek o kadar kolay olmuyor be blog! Haydi hayırlısı bakalım..

-Çikolata Kız-

Sayfalar